Başlığı okuyanlar, “Seçimler bitti de sonrasını mı anlatıyorsun?” diyebilir. İtiraz etmem. Ancak bugünden 31 Mart sonrasına, seçimsiz dört yıla baktığımda ortaya çıkma olasılığı olan senaryoları, elbette bu konuda güvendiğim kimi isimlerle de konuşarak-tartışarak alt alta yazmak istedim. Başlıklarla özetliyorum:
Seküler milliyetçi-din merkezli iki ayaklı iktidar, 2028’e doğru Anayasa’ya yoğunlaşır
Özellikle İstanbul’un kazanılması iktidar partisi ve Tayyip Erdoğan için önemli ama sonuçları muhalefet kadar belirleyici-etkileyici olmayacak. İktidarın iki partisinin (AKP-MHP), devletin kurumlarındaki paylaşımları da dahil birbirine kenetlenmiş gözüken birlikteliğinin süreceğini düşünüyorum. İktidar içinden bir ismin tarifiyle “seküler milliyetçi MHP ile din merkezli-referanslı AKP”, birbirini sadece kitlesel olarak değil, devlet içinde de “dengeliyor.” Seçimsiz geçecek dört yılda iktidar partilerinin en önemli gündemlerinden birini anayasa değişikliği olacak gibi duruyor. Bu değişiklikle ya da başka bir formülle Erdoğan’ın 2028’de de aday görmek sürpriz olmaz. 2028’de 74 yaşına gelmiş olacak Erdoğan’ın partide ve kabinede kimi yenileme ve gençleşme çabaları olacaktır. Başta Selçuk Bayraktar siyasete dahil etmek üzere. Ama yine de liderliği bırakmak istemeyecektir. Anayasa konusunda Meclis içindeki diğer muhafazakâr-milliyetçi partilerin desteğini (özellikle 31 Mart’tan yaralı çıkma ihtimalleri yükselen Gelecek-DEVA-İYİ Parti içinden) sağlayabilir. Bu desteğin işaretlerini şimdiden veren milletvekilleri var.
2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı'ndan MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan
DEM Parti, Demirtaş ve yeniden çözüm süreci beklentisi
Son dönemde yoğun olarak konuşulan şekli farklı da olsa yeni bir çözüm süreci olur mu? Önce iktidar tarafından gidelim. AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala’nın geçen hafta Diyarbakır’da ilçe belediye başkanları tanıtım toplantısında yaptığı konuşmaya bakalım. Şöyle dedi:
“Daha önce burada hayal bile edilemeyen sessiz devrimleri gerçekleştirmedik mi birlikte? Başkalarının hayal edemediği şeyleri yapan bu kadro şimdi onların hayal edemediği şeyleri yapabilir. Bizim de onlara dediğimiz gelin köstek olmayın, destek olun. Problemden yararlanmayın, gençleri problemlerin önüne sürmeyelim.”
Efkan Ala partide sadece doldurduğu koltuk ile değil özgül ağırlığıyla da önemli isim. Çözüm sürecinde ve Dolmabahçe Mutabakatı olarak anılan fotoğrafın-anlaşmanın içinde yer aldı.
DEM Parti de yeni dönemde sadece muhalefetle yan yana olan değil, iktidarla da görüşen-görüşebilen bir noktada siyaset yapmak istiyor. Üçüncü yol olarak tarif ettikleri bir durum bu. Parti politikalarının-söylemlerinin “Türkiyelileşme-demokrasi savunusu” noktasından uzaklaşmadan Kürt sorununu daha önceleyen bir hale döndüğünü görmek mümkün. DEM’in yeni Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın şu cümlesine dikkat çekmek istiyorum:
“İktidara, varsa eğer bir devlet aklını çözümü konuşmaya, müzakereye, Kürt sorununu demokratik yollarla çözmeye bir kez daha davet ediyoruz.”
Selahattin Demirtaş ve Başak Demirtaş
Selahattin Demirtaş’ın uzun süre sonra kamuoyuna yansıyan mesajıyla, “AKP ve DEM görüşüyorlar mı bilmiyorum, ama eğer yoksa bu iki parti için de büyük eksikliktir. Tüm partiler ülkenin toplumun sorunlarının çözümü için görüşebilmelidir, konuşabilmelidir” demesi de önemliydi.
Akademisyen Vahap Coşkun, Perspektif’te yazdığı yazıda Demirtaş’ın iki önemli hamlesi olduğunu belirterek şöyle yorum yaptı:
“Demirtaş, değişim yönünde iki kritik hamle yaptı: Hamlelerden ilki, Kobani davasındaki savunmasıydı. İslam kültürünün altını çizen, muhafazakâr-dindar çevrelerin hassasiyetlerine duyarlı ve geçmişe nazaran çok daha Kürdi tonlar içeren savunma, Kürt sokağında olumlu yankılandı ve Demirtaş’ın popülaritesini tahkim etti. Diğeri eşi Başak Demirtaş’ın İstanbul’dan aday olmaya hazır olduğunu belirtmesiydi.”
Vahap Coşkun’un da altını çizdiği gibi DEM’in ve Demirtaş’ın bir politika değişikliğine gittiği ortada. Bu partiyi ve Türkiye’yi nereye götürür önümüzdeki günlerde tartışılacak. Bu arada Kürt sorununun uluslararası boyutları da var. Bir ucu Irak’a, bir ucu Suriye’nin kuzeyine uzanan… Erdoğan bu konuda “şahin” pozisyonunu koruyor. Ama kendisini tanıyan bir siyasetçi, “Devletin bir yüzü ağlar bir yüzü güler, cümlelere takılmayın” diyor.
Muhafazakâr sağda yeni çekim merkezi Yeniden Refah olur mu?
2023 seçimleri öncesi AKP’den kopan iki önemli isim iki parti kurdu. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu Gelecek Partisi’ni, eski Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Ali Babacan DEVA Partisi’ni. Her iki parti de Millet İttifakı-Altılı Masa içinde yer aldılar ve burada mücadele ettiler. Seçim öncesi yönetimde yer alma isteklerini kamuoyu ile paylaşma şeklinden milletvekili listelerindeki yerlerine kadar pek çok tartışmanın öznesi oldular. Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi, üstelik Meclis’te de çoğunluğu elde etmesi bu partilerin durumunu tartışmaya açtı. Gelecek ile Saadet Partisi Meclis’te ortak grup kurdular. DEVA bu ekibin içinde yer almadı. Belediye için çıkardıkları-çıkarmayı düşündükleri adayların kazanma şansı hayli düşük görünüyor. Gelecek’te de DEVA’da da kamuoyunun geneline hitap eden isimler partiden ayrılmaya başladı. Serkan, Özcan, Kerim Rota, Nihal Olçok Gelecek’ten; Sanem Oktar, Candan Karlıtekin DEVA’dan ayrıldı. Seçimlerdeki olası başarısızlık bu partilerdeki çözülmeyi hızlandırabilir. Yeniden AKP’ye dönüşler ya da başka arayışlar yaşanabilir. Gelecek Partisi’nin önemli isimlerinden Selim Temurci’nin İsmail Saymaz’a yaptığı açıklamalar bu durumu net şekilde ortaya koyuyor. Temurci şöyle söylüyor:
“Baştan beri Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığına, Hoca’nın cumhurbaşkanı yardımcılığına, Saadet ile kurulan gruba eleştirilerim oldu. Yeniden Refah’ın Cumhur İttifakı’nda olduğu pozisyonda biz Millet İttifakı içinde bulunmalıyız diye mücadele ettim. Varlığımız yüzde bir olsun beş olsun, YRP’nin aldığı oyu alıp siyasette bir yere durabilirdik. Ben Saadet ile işbirliğine rezerv koydum. ‘Bu bizi mahvedecek, dönüşümlü grup kuralım’ dedim. Doğru olan buydu. Hoca, protokol yaptı, Saadet’in ismi altında toplandık. Partimizin ismi ortadan kalktı. Saadet’in görünür hale gelmesinde Gelecek kullanıldı. İstanbul’da Saadet, Gelecek ve DEVA; birliktelik olsa elbette olurdu. Ama partimizin ismini insanlar unuttu. Bilinirliliği vardı, şu an o da yok. İkincisi, CHP ile iş tuttuk ve bedeli ağır oldu. CHP’ye de ağır oldu. Sen kendini benim yerime koy. İstanbul’da yüzde bir oy aldın. Kimden alırsın? Ben daha AK Parti’ye yakın insanlardan alırım. Böyle bir durumda, kendi kitlenle ikinci defa ‘CHP’ye gittin ve ona yardım ettin’ suçlamasıyla karşı karşıya kalacaksın. Aday olmak bize ve partiye zarar verir büyükşehirlerde.”
2023 seçimleri, Millet İttifakı-Altılı Masa
Selim Temurci 2023 seçimlerini “farklı ideolojideki partilerin bir arada demokrasi mücadelesi” olarak değil, “CHP ile iş tutmak” olarak görmüş. Temurci’nin partide yalnız olmadığını düşünüyorum. 31 Mart sonrası Gelecek Partisi’nden AKP’ye geçişler olabilir. Yine DEVA’da benzer kopuşlar yaşanabilir. Bu üçlü de şartlar ne olursa olsun oyu azalmayacak (ama artmayacak) Saadet Partisi’nin durumu daha rahat gözüküyor. Ancak Saadet’in de oyları DEVA ve Gelecek gibi düşük kalacaktır.
Muhafazakâr sağda öne çıkan-çıkma potansiyeli yüksek parti Yeniden Refah olacak gibi gözüküyor. Fatih Erbakan 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde son anda AKP’ye destek kararı almıştı. Ancak en azından şu anda yarışın en kritik olduğu yerde İstanbul’da aday çıkaracak gibi gözüküyor. Açıkladıkları aday “yabancı değil.” Erbakan’ın ablası Elif Erbakan’ın eşi Mehmet Altınöz. Kendisi aynı zamanda partide yönetici. İmamoğlu ile Erdoğan (Murat Kurum) arasında başa baş gözüken yarışta alınacak yüzde 2-3’lük oylar bile önemli. Onun için aday çıkarma tercihi Erdoğan’ın canını sıktı pek muhtemel. Yeniden Refah’ın Ankara adayı Suat Kılıç da siyasete AKP’de başlayan burada bakanlık yapmış bir isim. İzmir’de hâlâ CHP (aday tartışmaları yıpratmış olsa da) şanslı gözüküyor. Ancak YRP burada da Cemil Arıkan’ı aday yaptı. Tüm bunların dışında YRP’nin en önemli transferi ve Şanlıurfa adayı Mehmet Kasım Gülpınar. Kendisi hem cumhurbaşkanı danışmanı hem de AKP’nin MKYK üyesi idi. Yaptığı ilk miting oldukça kalabalık geçti.
YRP önümüzdeki seçimlerde oy artırma potansiyeli olan bir parti. Hem muhafazakâr seçmen hem Meclis’teki muhafazakâr milletvekilleri, hatta partiler için işbirliği yapılabilecek-oy verilecek alternatif haline gelebilir. Tabii Erdoğan yeni bir hamle yapmazsa…
Muhalif milliyetçi seçmen nereye?
Milliyetçi seçmenin ana merkezi MHP. Son seçimlerde milletvekilliği oy sonuçları bunu gösteriyor. 2023 seçimlerinde muhalefetin öne çıkan milliyetçi partisi İYİ Parti idi. Ancak Meral Akşener’in seçim sonrası takındığı tavı,r muhalefetten çok iktidara yakın bir tutum olarak okunuyor. Bunu aday çıkarma açısından söylemiyorum sadece. Ki her parti kendi yolunu çizmekte özgür doğal olarak. Ancak eleştiri yönünü ve sertliğini iktidardan çok muhalefete yönelttiğinde doğal olarak herkes amacı merak ediyor. İYİ Parti’nin aday çıkardığı başta büyükşehirler kazanma ihtimali yok ama muhalefete kaybettirebilir. Seçim sonrası alınacak kötü sonuçta Akşener partinin başından ayrılabilir. Ya da Erdoğan ile yakın bir noktada durabilir.
İYİ Parti’den daha uçta bir noktada duran Zafer Partisi kimi yerlerde sürpriz yükselişler yaşayabilir. Tehlikeli “göçmen karşıtı” dilinin toplumda bir karşılığı var. Bu arada partinin İstanbul adayı Azmi Karamahmutoğlu da milliyetçi camiada önemli bir isim. Uzun süre Akşener ile yol yürüyen Karmahmutoğlu İstanbul’da oy oranında İYİ Parti kadar hatta fazla bir oya ulaşabilir. Bu arada Gelecek ve DEVA’da olduğu gibi İYİ Parti de kamuoyunun genelinin teveccühünü kazanmış vitrindeki isimlerin (Bahadır Erdem gibi) ayrılışı partinin hitap ettiği kesimi daralttı. Bu da örneğin İstanbul’da Buğra Kavuncu gibi çalışkan bir isme sahip olsa da oyların düşük kalma potansiyelini artırıyor.
Gökhan Zan, TİP'in Hatay Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gösterildi
Popülizmi sol popülizmle yenmeye çalışmak, TİP örneği
TİP Hatay adayını Gökhan Zan olarak açıklarken Bekir Ağırdır ile sohbet ediyordum. İlk yorumu “popülizm, sol popülizmle yenilmez” oldu. Önce şunu belirteyim. Gazeteci olarak 6 Şubat depreminin beşinci gününden itibaren bulunduğum Hatay’da, Gökhan Zan’ın büyük bir çaba sarfetmiş isim olduğunu herkes gibi ben de biliyorum. 2023 seçimlerine 45 gün kala ikinci kez gittiğim Hatay’da Akşener-İmamoğlu mitingine de rastlamış, Zan’ın orada da eşiyle beraber ciddi bir sevgi gösterisine muhatap olduğuna şahitlik etmiştim. Ancak duruma şu açılardan da bakalım. Birincisi, TİP kendini “düzen partileri”nden ayrı bir yerde görüyor. 2023 seçimleri sırasında bırakın İYİ Parti’yi, CHP için bile bu nitelemeyi kullanan TİP gönülleriyle karşılaşmıştım. Alan çalışmasının ardından 1 Mayıs 2023’te, T24’te “İYİ Parti ve TİP beyaz Türk oylarına sıkıştı” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıdaki tespitim şöyle idi:
“14 Mayıs seçimlerinde birbirlerinden ideolojik olarak farklı yerlerde duran İYİ Parti ve TİP aynı havuzun farklı damarlarından oy alabilir. İYİ Parti CHP’nin ulusalcı, TİP ise kendini daha solda tarif eden kesiminden.”
Şimdi İYİ Parti’den Hatay ikinci sıradan aday olan, rozeti Meral Akşener tarafından takılan Gökhan Zan TİP adayı. Birkaç açıdan bakalım. Sosyalist bir parti adayı daha önce milliyetçi partide olan bir isim. “Düzen partileri”nden birinden ve aralık ayında TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın gazeteci Barış Yarkadaş’a verdiği bir mülakat var: “CHP sağcı adaylarla yerel seçime giderse partimiz kendi adaylarıyla seçime gidecek.”
Üstelik Hatay yaralı bir kent. Ve orada, Hatay’da kurulan aralarında EMEP’in de olduğu sol-sosyalist güçlerin bir ittifakı vardı. Zan kararı bu ittifakla paylaşılmadan yapıldı. Gökhan Zan ile TİP’in daha geniş kitlelere, tanınan popüler isimlerle ulaşma amacı hedeflediği düşünülebilir. Bu görüşü de haksız saymam. Ama ortada partinin bir kafa karışıklığı olduğu söylenilebilir. Bir önceki seçimde Kürt kesimiyle mesafelenen ilişkiler bu seçimlerde sol güçlerle de arayı açabilir. TİP, gençlerin özellikle destek olduğu bir parti. Büyüme potansiyeli var. Aldıkları kararın partiyi nereye götüreceğini hep beraber göreceğiz. Bu arada bugün, yani 13 Şubat birinci TİP’in kuruluşunun 63. yılı… (1961) Aday tercihi için ilginç bir zamanlama…
Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu
CHP’de 31 Mart sonrası yeni bir hesaplaşma olabilir
CHP’ni İstanbul ilçe adayları açıklanırken partinin “akil isimleri”nden biri şöyle söyledi: “Kılıçdaroğlu’nu kurultayda destekleyen Kadıköy’den Adalar’a Şişli’den Sarıyer’e dokuz belediye başkanının tamamı tasfiye edildi. Elbette kazanan listeleri belirler ama sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin dört bir yanında Kılıçdaroğlu ekibi yok ediliyor. İyi de İmamoğlu’nu kim büyükşehir adayı yaptı? Özgür Özel yıllarca Kılıçdaroğlu’nun en yakını değil miydi?”
Bir diğer kaynak şunu söyledi: “Aynı gün aday belirlemek için iki Parti Meclisi iki MYK toplantısı. CHP’nin tarihinde yok. PM üyelerine gidin Bilkent Otel’de yemek yiyin çağırılınca hemen gelirsiniz dendi. Genel Başkan partiye, listelere hâkim değil.”
CHP ile ilgili dün gün boyu ve akşam saatlerinde onlarca telefon konuşması yaptım. Yeniden aday yapılmayacağını televizyondan duyan bir başkan, “Ne arama ne sorma… Böyle bir yönetim olur mu?” diyordu. Şurası bir gerçek; CHP’de değişim yönetilemiyor. O yüzden 1 Nisan sonrası parti içinde ciddi bir hesaplaşma olabilir.
Ekrem İmamoğlu iktidarın tüm engelleme çalışmalarına rağmen İstanbul’da başarılı bir performans sergiledi. Kamu bankaları kredi vermedi, merkezi hükümet projelerini imzalamadı ama tüm bunlara rağmen 18 milyonluk şehri yönetebildi. Ancak kurultayda pek çok kişinin beklediği-desteklediği değişimi ne kadar adil yönettiği tartışılır. Erdoğan’ı iki kez yenilgiye uğratan ve karşısındaki en güçlü aday algısından, CHP içinde sıkıntıyı büyüten isim algısı riskine. Özgür Özel’in genel başkanlık konusunda zayıf kaldığı ortada. İmamoğlu ise kendisinden beklenen birleştirici rolü oynayabilmiş değil. Partinin Hatay’da Lütfü Savaş ısrarı, İzmir’de Tunç Soyer’i adaylıktan uzaklaştırma şekli, İstanbul ilçeleri derken sıkıntı büyüyor.
Bitirirken…
Türkiye’de milyonlar başta ekonomik kriz çok zor bir süreçten geçiyor. Demokrasi, hukuk, özgürlükler büyük ölçüde gerilemiş durumda. Ancak hala AKP en yüksek oyu alıyor. MHP ile ortaklığını tüm sorunlara rağmen sürdürüyor. Seçimlerde belirleyici olabilecek Kürt seçmen, hatta kimi önemli Kürt siyasetçiler bunca yaşanana rağmen çözümü hâlâ AKP’den, Erdoğan’dan bekliyor. Gelecek, DEVA, İYİ Parti çözülme sürecinde. CHP’de seçim sonrası yeni bir kurultay için yola çıkılabilir. TİP’in tercihlerinin nasıl sonuçlanacağı merak konusu. Bir yandan ekonomiden dış politikaya, hayatın-siyasetin-yönetimin her alanında toplumu dalga dalga etkileyen iktidar başarısızlıkları… Öte yandan muhalefetin dağınıklığı… Zor günler…
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|